14 Mart 2009 Cumartesi

Haksız Gurur

Cama vuran damlalar otobüsün her hareketinde yeni bir yarışa başlıyordu. Tuttuğum damlalarsa önce öne geçiyor, sonlara doğruysa ilerlememek için direniyordu. Bir çokları gibi çocukluğumdan beri oynardım bu oyunu.. Arada gözüm beni inceleyen ve yer vermemi bekleyen amcalara teyzelere takıldı. Aslında çok güzel ölü numarası yapabilirdim yer vermemek için. Gel gelelim bu yarıştırma zevkinden kendimi alıkoyamıyordum. Ne yalan söyleyeyim tatlı bir haz verirdi kazanmak. Ama bugün olmayacaktı galiba. Üst üste alınan mağlubiyetlerin izlerini yok etmek istercesine soğuk camı elimle sildim. Islanan elimi de kotuma sürdüm.. Artık inmeliydim. Adımlarımı yola attığım anda aklımda tek klişe soru vardı. Yağmurda koşan adam mı çok ıslanmıştı yürüyen adam mı? Cevabım hazırdı. Yağmurda koşarken yere düşüp rezil olan adam olmak istemiyordum. O halde ağır adımlarla yürümeliydim.

Güneşli günlerde devamsızlık yapmanın cezasını ödüyor gibiydim. Parmak uçlarımda devam ederken yere değip çamur olan paçam fazlasıyla canımı sıkıyordu. Israrla kıvırmıyor durmaksızın çekiştiriyordum. Okula geldiğimde büyük bir zafer kazanmış edasıyla içeri girdim. Bir aksiyon filminin patlamalı final sahnesinden yürüyerek sağ çıkan tek adamı değildim. Ama öyle hissediyordum. Kendi kendime yarattığım içsel eziyetin haksız gururunu yaşıyordum.

Yalnızca üç kişi vardı. Madem geldik bari ders dinleyelim diyenlerden olmayan üç kişiydik. Evet bu ders olmamalıydı. Ortadan kaybolmak hocaya hiç görünmemek amacımıza ulaştırabilirdi belki. Ancak devamsızlık sınırındaki o üç kişi için de imza önemliydi. Derken hoca geldi ve imzalarımızı attık. Sınıftaki kişi sayısının onun için hiç mi hiç önemi yoktu. Derse başlayacaktı. Şaka yollu dile getirilen ''ders yapmayalım hocam'' nidaları vicdana, paramın hakkını vermeliyime yenik düştü. Hafif kelleşmiş başından yüzüne akan yağmur tanelerini silmek ve kendisine çay almak için izin istedi. Bana da projeksiyon cihazını hazırlamam için flash diskini bıraktı.

Ardından bakarken ettiğim laflar koridorun sonundan duyuluyor olmalıydı. Hiddetle geri döndü ve tükürükler saçarak bana bağırmaya başladı. Herkes şaşkındı. Kimsenin araya girmeye cesareti yoktu. Artık okulumun bitmeyeceğine biraz daha inandırmıştım kendimi. Bana olan kızgınlığı diğer iki arkadaşa da yansımıştı. Onlara da söylenmeye başladı. Oh bana karşı biraz sakinleşti diyordum ki masaya vurdu ve sınıfı terketmemi istedi. Yanlış anladınız demek, özür dilemek fazlasıyla yersiz olacaktı. Çünkü inandığım bir davranış olmayacaktı bu. Zira kendisini pek sevmezdim. Susmak belki anlık bir çözüm olurdu fakat yapamadım. Daha da üste çıkarak dersle ilgili saçmalıkları ve kendisinin görüşlerini çağ dışı bulduğumu suratına haykırdım. Sinirden düzgün cevaplar veremese de sürekli saygısızlık kelimesini içeren cümleler kuruyordu. İki arkadaşım da ara ara konuşmaya girecek gibi oluyor sonra izlemeye devam ediyorlardı. Bakışları özür dilemem yönündeydi. Yoksa gidişat sonum olabilirdi. Ama özür dilememe hiç gerek yoktu. Çünkü sınıfın kapısından çıkarken arkasından ettiğim o sözler hiç duyulmamıştı. Bütün bunlar ben ona saydırırken ya duyarsa sonucunda kurduğum on saniyelik olaylar dizisiydi.

Dersle ilgili sunumları bulmuştum. Hafta hafta hepsi elimin altındaydı. Bir yedeği var mıydı bilmiyordum. Ama flash diskin içindekilerin ortadan kaybolması* o dersi iptal etmeye yeterdi. Diğer arkadaşlarım görmeden tüm sunumları sildim. Ardından da sunumları bulamadım diye söylendim. Onlar da bulamadılar. Hoca yanlış flash disk getirdiği kanısına vardı. Çayını beş dakikalık muhabbetin ardından bitirdi. Bugünlük de böyle olsun diyerek gidebilirsiniz dedi.

Okula girerkenki yaşadığım haksız gurur okulun kapısından çıkarken birden haklı bir gurura dönüşüvermişti. Bir sonraki hafta koca bir kitap okumam gerektiğinden ve kalan sekiz haftanın ders sunumlarını hazırlamam gerektiğinden habersizdim..


yalçın..

3 yorum:

Adsız dedi ki...

Harika bir yazi olmus (senin açindan degil tabi). Insan yagmurda yürümeyi bu kadar mi güzel anlatir. Burada neredeyse her gün yagmur var ve ben tek bir yagmur damlasi görmeye dahi tahammül edemezken yaziyi okuduktan sonra yagmurda yürüyesim geldi. Ders konusuna gelince... Bu sefer kolay gelsin dilemek bana düsüyor galiba. (haylaz kardes olayinda sen dilemistin de) :D

Plastik Dikenli Kaktüs dedi ki...

@*Asi-yeah*: Teşekkür ederim öncelikle. Sen ıslandığım yağmurda ıslan ama gittiğim yoldan gitme. Haydi bakalım.

Adsız dedi ki...

Yok yok, ögretmenlerle aram kötü olacagina okula gitmem daha iyi. Diplomanin yarisi ögretmenlerden geçiyor vallah.