15 Aralık 2008 Pazartesi

Yolda

Balıklar mı yalnızlığın ilacı?
Ait olmaya çalışmak mı dünyalarına.
Yoksa hayatta kalmanın mı değeri tutmak o nefesi.
Tıkıyorum kulaklarımı dünyanın en güzel sesleriyle.
En dibe batıyorum.
Hayır batmak değil ki bu!
Dalıyorum en dibe.
Her taşı, her yosunu, her canlıyı izliyorum..
Sanki birden bir şey olacak ve hepsi yok olacak gibi.
Kırlangıçlar, ceylanlar, gelincikler, iskorpitler.
En renklisinden en zehirlisine kadar.
Hepsi orada.
Acaba nefessiz kaç dakika?


yalçın..

24 Kasım 2008 Pazartesi

Eskisi Gibi

Eve geldim bir akşam. Sen yine o koltuğunda.
Gazeteni eğip bana baktın gözlüğün üstünden önce uzunca.
Şaşırmış olan bendim.
Sarıldım boynuna. Öptüm, öptükçe doldum. Sıcacıktı yanakların.
Sen her akşam gibi.
Bense uzun bir aranın ardı.

Yanındayım, sanki yeniden varoluyorum.
Farkediyorum büyüdüğümü hiç el süremeden.
Neredeydin, bir daha gidersen beni de götür lütfen diyesim geliyor..
En sevdiğin kadının sesiyle uyanıyorum ansızın ve yine eksik.
Titriyorum, en çok da omuzlarım üşüyor..
Kollarım bacaklarım uyuşuyor.
Kalkamıyorum hiçbir sabah.
Yine eskisi gibi.


yalçın..

11 Kasım 2008 Salı

Sürrealist Algılar

Aklım mı vardı sırada. Nerden gelmiştik biz. Sürükleniyor muyuz yoksa? Hangi sonuçlara hazırlıyor bu prova.
Duracak mıymış çekersem ellerimi. Gidebilecek miymiş dönmemecesine.
Ah neler diyorum ben. Bıktım artık sizden. Püsküllü hayallerim..


Boş boş konuştuk durduk. Ama o kadar güzel boş konuştuk ki bazen susup gülümsedik. Mutluyduk sanki yıllar sonra ilk kez güldük.
Pek dönmedik zaten geriye. İkimiz de yorgunduk yeterince. Yeniden kaybetmekten korktuk belki de.

Değişmiş miydik çözemedim. Aynı kalmış gibi davrandık.

Dalıp gitmesine müsade etmiyor her suskunluğa birer bakış sıkıştırıyordum. Uzun sessizliklerden ürkerdim. Geri sarardı zamanı. O da istemezdi bunu.
İstese burada olmazdı. Dışarıdaki rüzgarın tam tersine sakindi ruhlarımız. Aklım da onu izlemeliydi.

Varlığımı, tuhaf kıvrımlarının kaygan zeminlerinde dengelemeye çalışırken zaman zaman indiği o kahrolası boşluktan da ebediyen kurtarmalıydım. Farkında olduğumuz ama görmezden geldiğimiz bu sisli havayı dağıtmalıydım artık. Ellerim terlerken sırtımda buz kütleleri hissetmekte içimdense çığlıklar yükselmekteydi. Ama başlayabildim.

…..


Bittiğinde sözlerim nefesimi tuttum ve hareketsizce bekledim. Tek kelime söylemedi, bakışlarıysa bana ulaşmıyordu dahi. Bir deri bir kemik kaldığımı düşündüm uzun süren o sessizlikte. Sadece bir an titreyen dudaklarını görebildim.

Hangi doğru kelimelerin aynı cümlede yer alması gerektiğinden emin değildim.

Ya da en güzel kelimeleri yanyana koymak doğru cümleyi yakalamaya yeter miydi?

Yetmemişti ki ağlamaya başladı. Bunu benimleyken ilk kez yapıyordu. Onu son gördüğümde bile kuru bir ayazdan farksızdı gözleri. Kalkıp yanına oturdum. Sarılmayı istiyor ama beni itmesinden de çekiniyordum. Saçlarına dokundum. Hiç kıpırdamadı ama bir an ürperdiğini hissettim. Ellerimi kokladım. Bir kez daha özlediğimi farkettim.

Boğuk bir sesle geçen zamandan, değişen hayatından bahsetti.

Evet biliyordu sanki tüm olacakları ve bende kalacağını izlerin.. Aylar önce yazdığı fakat yollamadığı mektubu bıraktı avuçlarıma.

Ardından öptü ve son kez uzaklaştı.

Dün acıydı artık yok bende.
Herkes unutur günü gelince.
Sildim geçtim tüm geçmişi.
Nasılsa sende durur diye.

….

Kızgın kırgın hala bakışların.
Ben değiştim sen neden aynı kaldın?

yalçın..

9 Eylül 2008 Salı

Deniz Kızının Göğsü Gibi Güzel Kokulu

...

Ruhun gezerken özgür

Bedenin derin uykuda.
Doğru yalanları ararken
Dünyanın diğer ucunda.

Plastik dikenli kaktüsüm
Açılsın susuzluğunda.
Plastik dikenli kaktüsüm
Acıtmasın daha fazla.
...

Dinle: myspace.com/afinefrenzy
almost lover!

yalçın..

24 Ağustos 2008 Pazar

Sadece Bir Ay Değil

Bir ay daha geliyor. Hatta bir de mevsim. Kimileri için yeni başlangıç kimileri içinse tekrar edip duran zamanın yeni sıkıcı halkası.

Uzunca, kavurucu bir o kadar da yapış yapış günler geride kalmış gibi gözükse de birden çöken ve nefes almayı zorlaştıran kısmen de mutlu eden basık havalar hala üstümüzde geziniyor.

Eylül çok tuhaf gelir çocukluğumdan beri. Garip bir ay. Bana zamanı en iyi hissettiren ay. O saatsiz, haftanın hangi gününde olduğunu bilmeden yaşadığın anlar yerini birden büyük bir adaptasyon sürecine teslim eder.

İnsanlar doğrularını yanlışlarını en çok yaz aylarında değerlendirir. (Bilimsel değil tamamen izlenim.)
Yeni kararlar alınmış, değişim kadar köklü olmasa da mutlaka dönüşümler içerisine girilmiştir.
Eylül böylesine önemli bir başlangıç ayıdır işte.
Ve aniden gelir.

Umut ederek beklersin
Yorulmamayı dilersin.
Ağlayarak, sevişerek, kanatarak yaşayıp
Hiç ölmemeyi istersin.

Bir denizi, güzel bir kumsalı olan yerlerin en tatlı zamanları geldi diyebilirim. Tenimizde gezinen meltemin izinsiz içimize salınışında gözlerimizi kapatıp kimleri irdeleriz kimbilir.
Kimleri kendimizle yanyana koyup hayal ederiz!?
Ve kimler davetsiz dönsün isteriz?

Merak ediyorum bu mevsim kaç kez sıradan olacağız?
Merak ediyorum bu mevsim kaç kez sıfırdan alacağız?
Merak ediyorum bu mevsim kaç kez görmezden gelip susacağız?
Ve konuşanları hiç duymayacağız?

Su alıyor gemi, kaptan yalan söylüyor.
Her şey yanılsama, kim söyler ki aslında?
...

Beklemekle geçsin istemesek de bu hep vardı.
Bu mevsim de olacak sonrakinde de. ''Kendine ait olmak'' tek kurtarıcıdır belki de.

Biri çıksa gelse
Ne varsa silse
Aklımda.

Dinle: myspace.com/sixtyfivedaysofstatic

yalçın..

11 Ağustos 2008 Pazartesi

Zahir

Yine güneşli bir pazar günü
Kulağımda şehrin gürültüsü, yüzümde yansıyan gülümsemen
Çıkmışız sokağa, günün sonuna dek huzur veriyor.


Evde olmalı karanlık çökmeden, topladığımız papatyaları suya koymalı..
Çıkarkenki kavgamız unutturdu da yem verdik mi biz balıklara?
Tokken bile aç mıydı onlar ? Evet sen söyledin ya doymak bilmezler.

Biz farklı sanki !? Kim istemez ki fazlasını.

Karnaval var sanki dört bir yanda. Nefesim kesiliyor bu şehirde.
Yo yo hiç ilgisi yok seninle. Sadece bir kaç nemli satır.

Bana bıraktığın apaçık.

Şşsst. Kimse duymasın seni. Birazdan burası cehennem yeri.
Yabancılar geliyor, elleri gümüş duman kokulu. Bir meltem çıkıverse.
Alıp götürse her şeyi.
Hiçbir şeyin her şeyini.

Lalala lalalalala bir ev isterdin bahçeli; panjuru hiç sevmezdin.
Çok güneş isterdi tenin öyle de sıcaktı zaten. Bir de seni bana çekişi..

Ateşte kayıp, derisi yanık, kalbi sönük , bekler durur yağmuru.
Yanmakla kaybolur mu altının değeri ?
Silinir mi ki sarısı, aa sen zaten hiç sevmezdin sarısını.

Serinleten tutkuların vardı. Ayışığında denize girer dansederdin.
Dibe dalar çığlık atar, sonra kahkalarla gülerdin kendine.

Sen özgür, sınırsız ve cesur. Ben korkmaktan kaybederdim.


Bak yine geliyor karlar. Hatırladın mı geçen kışı? Battaniye altında.
Neydi o filmin adı? Hani senin ağladığın. Evet o Anna Karenina.
Aklında mı film sonunda dinlediğimiz şarkı?
Benim açıp sonra kapatmama izin vermediğin,
Dakikalarca bana sarıldığında çalan şarkı.

Nobody knows where you are, how near or how far. Shine on you crazy diamond.

Hadi hadi durma orda. Yaptın daha önce. Yine yap bizim için.
Bari son kez seviş benimle.


Ne olur durma orda. Gel dokun ruhuma.
Bari son kez yap bunu.
Sonsuza kadar yetecek şekliyle..


yalçın..